31 Ağustos 2007 Cuma

oysa ışık hep vardı



Gece gündüze gebedir, en koyu karanlıktan sonra gelir aydınlık.Karanlık olmadan aydınlık, hüzün yaşanmadan mutluluk bilinmez.Her şey zıddıyla bilinir, zıddı olmayanın anlamı da yoktur…
Belki bundandır kimimizin uzun süre hüzün denizlerinde yelken açması.Gece gündüze gebedir umuduyla gözlerimizi kapattığımız bir günün sabahının bizi gecenin karanlığından daha yakıcı bir karanlığın içine taşıması da bundandır belki.
Karanlık ki tesiri sadece o anda dokunmakla emir olunduğu tene aydınlığı hükümsüz kılmaktadır.Ve biz kendi dipsiz kuyumuzda çırpınmaktan bile aciz kalırız bir an.Hiç gelmeyecek sanırız aydınlık, gündüzlerimiz hükmünü yitirdi sanırız.Yoktur böyle anlarda çengelli iğnelerimiz, hayata tutunacak tüm dallarımız kırıldı sanırız.Sorgularız kendimizi,  hatalarımız gözümüzde büyür,kapandı sandığımız yaralarımız sızlar,tebessümler yüzümüze hüznü miras bırakır.
VE KARANLIĞI ancak acizliğimizi anlayıp ebedi dost olana sırtımızı dayamak hükümsüz kılar…
Gözlerimiz ışıkla hem dem olduğunda uyanırız karanlık rüyamızdan.Çengelli iğnelerimizi fark ederiz yeniden, yapacak ne çok işimiz olduğunu anlarız, olgunlaşmanın zor olduğunu algılarız.Sınırlı gücümüz karşısındaki sınırsız gücü hisseder ve yükümüzü azaltırız.
Anlarız ki gözlerimizi kapatmak gündüzü sadece bize gece kılar, biz geceyi yaşarken apaydınlık ortalık oysa.Ve vardır her gece yaşatılana geceyi yaşatandan yüzde minik bir tebessüm oluşturacak ödül.

27 Ağustos 2007 Pazartesi

hüzün




Geldin işte yeniden, davetli değildin oysa sen bana.Geldin ve tahtına kuruldun; kalbimin tam ortasına.
Gelişlerin ödümü koparır benim bilirsin sen; yangınımın külleri canlanır, yağmayan yaz yağmuru damlaları gözlerimden akar.Aydınlık uzaklaşır, umudum indirir yelkenlerini gelişlerinde.
Ben benden uzaklaşırım varlığında, kaybolurum sadece acımdır benden olan tek şey yokluğumda.
Şimdi sen git dememi bekliyorsun ve zevkle tahtında bekliyorsun, biliyorum.Şaşıracaksın belki ama bugün ben sana git demeyeceğim.Gelişinde hesaba katmadığın birşey var senin bugün...
Bugün yaz yağmuru indi yeryüzüne, hatta belki benim gözlerimden inen de onun damlalarıydı.Sen bilir misin ne çok bekledik biz bu yağmuru.Hatta gelişinden umut kesenler bile olmuştu,Nnevv bak işte geldi yaz yağmuru buralara.Yağmur yeryüzünü pırıl pırıl yaptı, aktı gitti tozlar, çer çöp.
sokaklarda mis gibi toprak kokusu.Topraktır özümüz ya ondandır bugün gönül dünyamızın açması kapılarını ötelere.
GöNül dünyamız da bu gece en az yeryüzü kadar temiz olabilecek.Dedim ya sana git demeyeceğim bugün diye.Gecenin bereketi sarsacaktır tahtını.Çook önce de demiştim sana O geldiğinde sen gidenim olursun hep.Bu gece avuç içlerimi yer çekimi kuvvetinden kaldıracağım, ben de beraat dileyeceğim.Beraat;tüm hatalardan, günahlardan, kırgınlıklardan,acıdan ve gönül yangınından.
Güneş ışınlarını toplayıp, mesaisini ay'a devrettiğinde gökten gelen çağrıya cevap gitsin yeryüzünden.Bağışlanma dileyelim, huzur dileyelim, sağlık dileyelim, O'nu bilip sevmeyi dileyelim.
Yarına daha hafif uyanalım bir dahaki beraate kadar da hep O'nun hoşnut olduğu hal üzere olalım.

24 Ağustos 2007 Cuma

YAZ


Günlerdir musluklardan bir damla su akmadı.Tatil dönüşü yokluğumu fırsat bilen toz zerreleri evin her yerini istila etmiş durumda.Hava olabildiğince sıcak, yeşil diyebeileceğim bir yer neredeyse yok gibi.Çimler sararmış, çiçekler cılız ve boynu bükük.
Yaz ayları sebze meyveyi en uygun fiyata alabildiğimiz aylardı eskiden.Ve biz bunun kıymetini hiç bilmedik.Yaz bize göre hep aynı şeylere gebeydi.Her yaz bol sebze meyve demekti, akşam üstleri ellerdeki hortumlarla bahçe sulamak demekti.Bol bol duşun altına girmek demekti yaz.
Yaz demek yaz yağmurları demekti, şemsiyeye alaycı gözle baktığımız , damlaların tenimize dokunmasından büyük haz duyduğumuz.
Dün güneşin altında Marmara Üniversitesi yollarını adımlarken şimdiki ve bundan sonraki yazları düşündüm.Gökyüzüne kaldırdım başımı baktım, baktım yaz yağmurundan bir damla bekledim.Güneşe dinlen biraz çok ama çook ısıttın bizi dedim.
Ne güneş ne de yaz  yağmuru umursadı beni.Korktum bundan sonraki yazlardan, bundan sonra gelecek çocuklardan.İnsan nasıl iyi insan olabilir çiçeklere dokunmadan, yüreğini yağmurlarda yumuşatmadan?
Yağmur,
Sensizlik nasıl toprakta derin çatlaklar oluşturuyorsa bizim de kalplerimizde oluştu katılıktan yaralar.SEN gel!Gel de saralım içimizdeki yaraları...

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Öğretmenim zamanı zamanla anlamaya başladım ben





Zaman hızla akıp gidiyor,giderken de beraberinde ne çok şeyi alıp götürüyor.Hayallerimiz kimi zaman onunla giden, kimi zaman umutlarımız kanıp gidiyor zamanla.Zaman bazen çok sevdiğimiz eşyalarımızın da miadını doldurmasına neden oluyor.Anneannemin en özel hediyesi olan pikabımın bozulmasında zamandan başka suçlu bulamadım ben, plaklarıma bakıyorum ve melodileri beynimde ben oluşturuyorum.
Zaman yüzümüzdeki çocuksuluğu da götürüyor gidişiyle, yerine çizgiler bırakıyor simamızda; her çizgi binlerce tecrübe edilmiş duyguya kanıt.Saç tellerimizin renginden de çalıyor zaman, hissettirmeden ustaca yapıyor hem de bunu.Önce tek bir telden çalıyor rengi, o tek beyaz tel sevimli geliyor bize hatta şans sayıyoruz onu kendimize.
Belki de sevincimizi arttırmak için zaman beyaz   telimize beyaz tellerimizi ekliyor.
Sevdiklerimiz zamanla miadına yaklaşıyor, gidişleri derin sızılar bırakıyor yüreğimizde ve durdurmak için miada gidişleri tanınmamıştır bize bir güç.
Zaman akışıyla bazen acılarımızı alıp götürürüyor, bundandır zamana ''en iyi ilaç'' ünvanının verilişi.Sızılar zamanla diniyor, yangın yakıcılığını zamanla kaybediyor, aşk acısı, ayrılık acısı zamanla hükmünü yitiriyor.Özlemin yakıcılığına zamanla alışılıyor, doğulan topraklardan ayrı yaşama acısına zamanla dayanılıyor...
*  *  *

Zamanın bu alıp götürme gücüne rağmen çaresiz kaldığı, boyun eğdiği hisler ve değerler vardır;
Güçlü bir dostluk bağı zamana yenilmez hiç.Yıllar geçse de aradan karşılaştığınız anda dostunuzla kaldığınız yerden araya zaman hiç girmemiş gibi devam edersiniz paylaşımlarınıza.Çocukluğunuzda nakış nakış yüreğinizi dokumuş anneannenizin sevgisi onun göçüp gitmesinin ardından da taptaze kalır hep içinizde.Çiçeklere dokunan narin çocuk elleriniz yıllarca ayrı kalsa da onlardan bir çiçek resmi karşısında çiçeklere dokunurkenki duyarlılığını kazanır bir anda.Yıllarca görmediğiniz öğrencilerinizin bir telefonuyla zihninizde ve kalbinizde canlanır sevgileri, şirinlikleri.
VE:
zamana bunca cümle kurdurtan sevgili edebiyat öğretmenim.On üç yıl aradan sonra bluşacağımız gün lise yıllarındaki o heyecanlı kıza dönüşüverdim bir anda.Kapı arkalarından koridordan gelişinizi izleyişimi, parmak kaldırırkenki heyecanımı hatırladım.Bana ne çok şey öğrettiğinizi fark ettim , hayata sımsıkı tutunmam gerektiğini hiç söze dökmeden öğrettiniz, satırların arasında gizli manaların olduğunu,temize geçirilemeyen bir kompozisyon kağıdının bir değeri olabileceğini öğrettiniz.Öğrencilere sevildiklerini söylemenin güzelliğini, ders dışında da paylaşımlarda bulunulabileceğini gösterdiniz.
Yıllar sonraki görüşmemizde fark ettim, meğer ne kadar canlıymış içimdeki duygular hala.Şimdi ben bu görüşmeden sonra nasıl özlüyorum sizi bir bilseniz.Bir de bunları size söylemek istediğmi hatta bakın ben herkese anlattım sizi demeyi ne çok istediğimi bilseniz.Ama dedim ya o lisedeki utangaç ve heyecanlı kız oluveriyorum ben yanınızda.Tüm bunları söyleyemem sadece bu yüzden işte...