23 Ağustos 2008 Cumartesi

AĞVA'DA BİR İPEK MOTEL varmış :)

Resimlerin üstüne tıklayıp büyütebilirsiniz.

Resimlerde; Ben:), Orhan Bey ve Oğuz Bey, Duygu, İlhan Bey, Yüksel Hanım ve Merve.
Her son insana hüzün verir. Çünkü insan kainatla alakadardır; güneşin doğuşundan ve batışından, yağmurun yağmasından, rüzgarda yaprakların çıkardığı sesten, nehrin akışından, gördüğü çiçekten hatta böcekten etkilenir insan. Ve her görüntü ya da ses kalpte farklı bir titreşime neden olur. Bu işin sırrı tüm kainatın insana endeksli yaratılmasındadır belki.
Doğanın insan üzerinde tesiri bu kadar güçlü iken insanların birbiri üzerindeki tesirini anlatmaya gerek yok. Bir bakış, söylenen bir sözcük, bir hareket yüzümüze günler boyu tebessüm de kondurabiliyor, günlerce kalbimizde bir burukluğa da neden olabiliyor...
Güzel bir tatilin ardından yazmak istediğim, ayırdına vardığım ve paylaşmak istediğim çok şey var. Ama öncelikle size belki yoğun bir dönemin bitimine kadar bana enerji kaynağı olacak, her hatırladığımda yüzümde tebessüme neden olacak bir İPEK KOZA'sından söz etmek istiyorum . Bir an önce İPEK KOZA'yı anlatayım ki yaz bitmeden siz de gidin ve aynı enerjiyi siz de depolayın.
Yaz başında yaptığım tatil planında Ağva yoktu. Gitmeyi planladığım dağ otelinde yer bulamayınca büyük hayal kırıklığı yaşamış ve şansız olduğumu düşünmüştüm. Tavsiye üzerine rotamı çok da istemeyerek Ağva'ya yönelttim. Ağva'da da kalmayı planladığım motel sorun çıkarınca kardeşimin internetten tesadüfen bulduğu İPEK KOZA motelle kesişti yollarımız. İnterentten resimleri inceledim, telefon edip işletme sahibi ile konuştum ve düştüm yola. İlk kez gidiyor olmak ve neyle karşılaşacağımdan emin olamamak beni biraz tedirgin etti. Fakat İPEK KOZA'nın kapısından girdiğim an tüm tereddütler kapının dışında kaldı. Sıcak bir karşılama, nezaketli tavırlar derin bir nefes almamı sağladı. İPEK KOZA Ağva Şile yolu üzerinde Göksu Nehri kenarında kurulmuş olan bir aile işletmesi. İlhan Kazcı işletme sahibi ve kurucusu. Otelde
kalan müşterilerle KAZCI ailesi tek tek ilgileniyor. Sıcak, samimi bir ortam hakim otel çalışanları arasında. Bu da kalan müşterilere yansıyor. İlhan Bey ,eşi Yüksel Hanım, kızları Merve ve Duygu mutfak işleri ile uğraşırken Orhan Bey ve Oğuz Bey de müşterilerle ilgileniyor. Herkesin memnuniyeti onlar için önemli. Küçük ayrıntı ya da önemsiz ayrıntı yok onlar için, her dile getirdiğiniz talebinizle özenle ilgileniyorlar. Bundan olsa gerek yemeklerde sohbet ettiğimiz kişilerin aynı tatil için aynı mekanı tekrar tercih etmesi.
İPEK KOZA'da nefis yemekler yiyebilir, nehir kenarında dinginleşebilir, deniz bisikleti ile nehir üstünde gezinti yapabilir, tekne kullanabilir, hamaklarda sallanabilir ve minderler üzerinde bol bol dinlenebilirisiniz. Ağva merkeze gitmek istediğiniz zaman ise İlhan Bey sizi çarşı içine bırakabilir hatta otele dönmek istediğinizde sizi tekrar gelip alabilir. İPEK KOZA'da kalmanın tek olumsuz yanı ise şu; bir aile sıcaklığı içinde ağırlandığınız için sevdiğiniz dostlarınızdan ayrılıyor gibi hissediyorsunuz tatil bitiminde ve el sallarken otobüsün camlarından bir burukluk oluşuyor kalbinizde. Geride kalan ve aynı hisleri diğer misafirlerine de yaşatacak olan İPEK KOZA ailesine minnetle sallamaya devam ediyorsunuz elinizi , görüntüde sadece yol kalıncaya dek.
İPEK KOZA'nın büyüdüğünde de aynı sıcak ve samimi hizmeti sunabilmesi dileği ile... Tüm İpek Koza çalışanlarına sevgiler.
Not: Otel yaz -kış hizmet veriyor.
Otel'in internet adresi:
Telefon numarası:
(0216) 721 74 03

10 Ağustos 2008 Pazar

MOLA

Sen'i sevmeme izin ver! Sevdiklerini sevdir bana! Bana ben'i sevdir! Uzaklığımı yakın kıl! Aydınlat yüreğimi(zi)!
Vakit yolculuk vaktidir. Ve boşunadır sonuca ulaşmadan sarf edilen tüm kilometreler. Ben benle olmayı, ellerimi açıp uzun uzun Seninle konuşmayı özledim. Çiçeklere dokunmayı, ağaç dallarında kaybolmayı özledim.
Gidişimi amacıma uygun eyle!

5 Ağustos 2008 Salı

...


Yıllarca ağır bir yükü taşımaya mahkum ettim seni. Haykırışlarına tıkadım kulaklarımı. Gönderdiğin titreşimleri gözyaşlarına dönüştürdüm, akıttım cömertçe. Sen titreşim göndermeye devam ettin ben, çözüm bu değil diye haykırdım. Ben, gözyaşları sonrasındaki anlık hafiflik hissine aldanmayı seçtim. Benim benliğimi senin varlık gayeni anlamsızlaştıran yük gittikçe ağırlaştı oysa. Hala dinmedi çığılıkların, senin misafir etmek istediğin ve benim seni misafir etmeye zorladığım sevgiler ne kadar farklı birbirinden... En özel yerine bir leke kondurdum, inatla onu bembeyaz kılmaya çalıştım. Tüm çırpınışlarına kapadım gözlerimi, direndim. Eğirti duranı yakışır kılmak istedim koyduğum yere. Sen her seferinde direndin. Varlığına anlam katan o değildi, bunu sen hep bildin ben ise bunu biliyor olduğumu unutmak için kaybolmayı seçtim. Dağıtıverdim beni ben yapan herşeyi... Yap bozun parçalarını topladım sonra eski günlüklerden, dostlardan, şehirlerden. Ben'i oluşturdum, yerleştirmeye çalıştım her parçamı ait olduğu yere. Dinginleştim, el uzattım minik yüreklere, klavye tuşlarına dost oldu parmaklarım. Masalları hatırladım yeniden, masallarla uyku diyarına gönderdim aylarca kucaklayamadığım yeğenimi.

Yandım, hatalarımı bir bir çıkardım gün yüzüne, çoğunu kabullenmekte zorlandım. Af dilemek için kapanmıştı kapı yüzüme sert bir şeklide. Affı sonsuza olana gönderdim özrümü.

Farkındayım Sen'den uzaklaştı yine satırlarım, oysa sadece SENİN için klaveyenin tuşunda şu an parmaklarım. Kendime itirfaf edebilmek kadar zor yazmak, söylemek istediklerimi sana. Yap bozun bir tek parçası kaldı elimde. Bilirim, o serüvenin son noktasıdır...

Ameliyat vaktidir, seni masivadan temizleme vaktidir. Yükünü hafifletme, seni özgür kılma vaktidir.
YA BAKİ ENTEL BAKİ.
HAFİFLET YÜREĞİMİ(Zİ)...

2 Ağustos 2008 Cumartesi

UĞRADIN İŞTE GENE UZUN ZAMANDAN SONRA BANA


Sonsuza dek yok ettiğimi sandığım yakıcı acı içimde dirildiğinde, yeniden dirilişe olan inancım tazelenir.
Yanmak vaktidir gelmiş olan, ihtişamlı bir geliştir bu. Alevler sarar bedenimin her zerresini. Bir an kararır herşey, geçmiş tazelenir...
Hükmünü yitirir her çözüm. Sükut etsem kalmayacak dayanma gücüm. İşte medet gene sözcükleri gönderendedir. Bilirim dua vaktidir, belki anımsatma vaktidir yaşanan serüveni. Şükretme vaktidir belki gelinen noktaya.
Kalbimi serin sularla yıka, içine bir iki buz parçası sakla, onda alev olmaya aday her kıvılcımı soğutsun o buz parçaları. Bana iyilik yapabilme gücü ver, hatalarımı az doğrularımı çok eyle.
Kalbimi doğru olana meylettir.
Ve nedendir her kelebek görüşümde imrenmek sürdüğü ömre?