Asr
Yazmak istediğim öyle çok şey var ki… Ama zamanla başım dertte, yetmiyor bana verilen saatler. Ertesi günün bir iki saatini çalmak bile işe yaramıyor çoğu kez. Bugünlük bu kadar deyip günlük mesaimi tamamladığımda bile, kafamda yapamadıklarımın listesi uçuşuyor.
Bast-ı zaman sırrına ersem biliyorum, zamanın esaretinden kurtulabilirim. Ama ruhun derece-i hayatına çıkmak bana uzakkk…
Anlatılmayı bekleyen neler mi var?
Okullar açıldı, yep yeni yürekler var karşımda. Kimileri öyle özel ki… Eski öğrenciler var, atılan temeller üzerine kurulacak güzellikler var… Bir dil odası var, düzenlenmeyi bekleyen…
Kitaplar var, yeni müfredat kurbanı (hiç istemiyorum kitap düzenini değiştirmeyi ben :( )olan. Yüzlerce sayfa var yeniden düzenlenmeyi bekleyen. Ve buna direnen bir beynim var…Elimdeki daha doğru ve daha güzel bir tasarım ama milli eğitimin saçma tasarımına uyum sağlamak zorunda. Güzel olanı çirkinleştirme eylemi aslında yapılması gereken ve ben buna hala inatla direniyorum. Yayınevine karşı bir mesuliyetim olmasa, kitabın noktasına dahi dokunmam… Ama düzen her yerde aynı…
Öğrencilerimle okul dşında birlikte geçirdiğimiz cici zaman dilimleri var dile gelmeyi bekleyen… Onlara hazırladığım iftar sofraları, paylaşılmayı bekleyen tarifler var.
Yeni bir blog sayfası var ismi konmuş, temeli atılmış üzerine yazılacak satırları bekleyen. En kısa zamanda, ilk posttan hemen sonra yazacağım adresini size. Yıllar önce yapılmış olması gereken, benim için çok özel bir sayfa bu …
Alptuğ var :), güneşim olan… Bir de küçüçük bir kız var içimde, hiç anlayamadan yıllar öncesinden çıkıp gelen :)
Her şeyi uzun uzun anlatacağım, ilk mola hakkımı kullandığımda.Hayat güzeldir, hele bir de güneşleriniz varsa yolunuzu aydınlatan...