EN ÇOK ONLAR İÇİN MİNNETTARIM :)
Üsküdar Fethi Paşa'nın mor sakinlerinden biri :)
Her harf katibine dair ipucu verir. Umudum olsun blog sahibinin aynasıdır. Bir faninin kendini arayış serüveni...
Üsküdar Fethi Paşa'nın mor sakinlerinden biri :)
Gönderen almina zaman: Cuma, Mayıs 15, 2009 3 yorum
Etiketler: aydınlık
Uzun zamandır yazmaktan men edilmiş hissediyorum. Klavye başına yazmak için oturduğum her an bu hissimi doğruladı. Yazmak için verdiğim sözler de men edilmişlik duygusunun galibiyeti ile sonuçlandı hep. Yazarlık kursu başladığından beri verilen ödevleri yapamama nedenim de men edilmişlik hissimin diğer tüm hislerime galip gelmiş olmasıdır. Her uygulama dersinde hocalarımdan emeklerine karşılık veremediğim için özür diliyorum ; sessizce ve içimi yakan bir hüzünle. Ve şu anda ilan ediyorum ; yazamamak bende hükmünü yitirdi. İşte size ispat, uzun bir gönderi yazıyorum size bugün. İçinde sevgi, umut, dostluk, merhamet ve nefis tadlar olan bir gönderi bu.
***
‘’ Kudretin Eli, Âdem’in çamurunu cennet göklerinin altında , esenlik toprağının üzerinde yoğurdu. Ama has bahçelerin arsında bırakıp OL, deyip de oluruna bırakmadı onu. Dokundu, bu toprağa kendisinden bir temas hatırası bıraktı. Üzerine doğrudan bir yakınlık kattı.’’
‘’ Yaratan yarattığına şu şah damarı kadar yakınsa, yaratılan da Yaratan’ına bir nefes kadar yakındı.’’
Nazan Bekiroğlu (LÂ’dan)
Günlük telaşların içinde kendimi düşünme fırsatım olmaz pek. Düşünülecek ben dışında öyle çok şey var ki. Okulda, eğitimciler derneğinde, ailede kısaca bulunduğum her yerde bir şeylerin sorumluluğu üzerime âdeta yapışıyor. Kendim dışındaki her şeyi düşünmeyi vazifem bilmem bundan olsa gerek.
Bugün bir farklılık yaşadım, fark ettim ki ben de düşündüklerim kadar düşünülenlerdenmişim. O bana bir nefes kadar yakınmış, ben oluruma bırakılanlardan değilmişim. Ve Tarih ve Kültür Dayanışmaları Derneği’nin köy gezisi bunları fark etmemi sağlayacak aracıymış meğer.
Sabah 8.10’da ( 10 dakikalık gecikme de benden dolayı oldu ) Mecidiyeköy’den hareketle başladı gezimiz. Pazar sabahı o kadar insanı bekletmiş olmak beni huzursuz etmişti. Ayrıca beklemiş insanların dil ile olmasa da göz ile bekleten kişiye ne mesajlar verebileceklerini bildiğimden otobüse binerken gözlerimi tüm yolculardan kaçırmaya karar vermiştim. Fakat bu otobüsün ve içindekilerin benim bugüne kadar bildiğim bekleyen’lerden farklı olduğunu ilk anda anladım. Özürle giriş yaptım, özrüme gülen gözler karşılık verdi. Aldığım mesaj da bildiklerimden farklıydı; ‘’iyi ki geldin ‘’, iyi ki gelmiştim.
Yolculuğumuzun yaklaşık bir saat süreceği söylendi. Merve'nin yanına oturdum, ( ne şirin şey o öyle) hal hatır sorduktan sonra kulak verdik otobüste çalan kasete. Benim içindi işte kasette söylenen her cümle. Yoksa her cümle ruhumun bir yanını sarmada nasıl bu kadar başarılı olabilirdi? Yağmurlu sabahlarda yeşilliklere otobüs camından bakmak meğer ne kadar keyifliymiş, hiç bitmese olurmuş bu yolculuk :). Nazmi Bey'in uyarısından anladım Kır Evi'ne gelmiştik; oksijen çarpmasın arkadaşlar. Kır Evi'nde el yapımı tabaklarda nefis bir kahvaltı bekliyordu bizi.
Gönderen almina zaman: Pazartesi, Şubat 16, 2009 3 yorum
Etiketler: ışık