24 Aralık 2007 Pazartesi

kaç(a)mak


Kaçıp gitmek, geride birkaç günlüğüne bırakılan bir okul, yüzlerce öğrenci, ödemesi ertelenmiş faturalar ve dağınık bir ev bırakmak.İşte kaçarken geride bırakabileceklerimiz bundan ibarettir.Geride kalanların hiç biri bizim bir süreliğine de olsa üzerimizden atmak istediklerimiz değildir oysa.
Otobüs koltuğuna yerleşiriz keyifle, yolculuklarımızın vazgeçilmezleri olan çikolata, bisküvi, okumayı planladığımız kitabımız yol arkadaşlarımızdır.
Yolculuğumuzun ilk anlarındaki kolonya ikramı seyahat başlangıcının habercisidir .
Terminal çıkışı alınan çıkış belgesi bizim tüm yüklerimizden uzaklaşabilmemizin resmi onayıdır. Tekerlekler hızla dönerken alınan her kilometre bizi biraz daha uzaklaştırır rutinlerimizden. Bir an her şeyden azat edildik sanırız. Beynimizdeki tüm düşünceler sanki resmi tatil hakkı tanımışlardır bize. Pencereden seyrettiğimiz hızla değişen kareler bizi düşüncelere daldırır.Değişen manzaraya ayak uydurmak istercesine hafızamız geçmişe bir yolculuğa çıkarır bizi.Anımsarız yaşadıklarımızı, hüzünlerimizi ,neşemizi.Bir bir anılar
çıkar hafızamızın sahnesine. Geride bıraktıklarımız aslında kaçmak istediklerimizi çoğalmıştır.Biz kendimizle kalmışızdır, ne yetişilecek ders, ne bakılacak telefon, ne de dolanılacak net sayfası vardır elimizde.Kaçış yoktur kendimizden.Yolculara bakıp hayalimize egzersiz yaptırmanın da bir anlamı yoktur.Çünkü bundan sonra artık her manzara bize bizi düşündürür.Baktığımız her şeyde kendimizi düşünürüz.Biz bize farklı duygular yaşatırız.Aynı bene kızarız, aynı beni sorgularız, aynı bendir ümitsizliğe düşüren bizi ve aynı bendir umuda yeleken açtıran bize.Biz bizim ve bırakmak istediklerimizin kuşatması altındayızdır.
Pencereden dışarı bakarız bizden uzaklaşabilmek için, gökyüzü ve denizdir sadece görünen.
Kocaman gemilerin su üstünde durabiliyor olmalarına hayret ederiz. Gecenin bir vakti yıldızlara deniz üstünden bakabilmenin heyecanını yaşarız.Hz.Yunus gelir aklımıza.Balık karnında iken yitirmemişti ya umudunu.Denizin ortasındayım ben de diyerek yürekten isteriz O’ndan.Kalbimiz biraz buruk, ruhumuz daha dingindir.Bir süre sonra göz kapaklarımız ağırlaşır , evlerinde yataklarına boylu boyunca uzanıp uyuyabilen insanların ne kadar şanslı olduğunu düşünerek teslim ederiz kendimizi defalarca bölünmeye mahkum olan uykunun kollarına

18 Aralık 2007 Salı

:)

Bayram günleri O'nun katında kampanyaların bol olduğu günlerdir.Bol bol bonus puan toplamak için verilen fırsat günleridir.Lütfen bonuslar toplayalım, bonus toplamak için yarışalım.Bir çocuğa bayram kıyafeti alalım, kapısına hüzün dolu gözlerle bakanların kapısını çalalım, birer tebessüm dağıtalım kırgın yüreklere, affedelim, af dileyelim.
Yüreklerimiz dile gelsin, İSTEYELİM, vereceğinden kuşku duymadan isteyelim.Kendimiz için istediğimizi tüm insanlar için isteyelim.Bayram neşesi serpilsin tüm yaşantımıza.Topladığımız bonuslarımız da karımız olsun geriye kalan bayramdan :).

17 Aralık 2007 Pazartesi

ROSSİ, MİMİ, BEN VE DÜŞLERİM


Düşler vardır kökleri kendinizi anımsamaya başladığınız o ilk anlara kadar uzanır.Düş kurma eylemini en ustaca yapabildiğimiz , düşlerimizi gerçeklik sınırıyla daraltmadığımız hayallerimizdir onlar.Yürekten gerçek kılabileceğimize inandığımız hatta hayal ile gerçeklik sınırını sık sık karıştırdığımız düşlerimizdir onlar.

Hayal kurmanın hakkını sonuna kadar verdğimiz hiç bir düşümüz düş kalmaya mahkum değildir.Onun gerçeğe açılan bir kapısı vardır mutlaka.Biz düşlemekten vazgeçtikten yıllar sonra bile olsa bir gün o kapı aralanıverir.Davetsiz bir misafir gibi en umulmadık anda düşümüzün gerçekliği sızar gerçekliğin kapısından.Usul usul girer içeri ve düşümüz düş olma özelliğini yitiriverir bir anda.O artık geçeğin ta kendisidir.Yıllar önce ektiğiniz isteme tohumlarının neşv_ü nema bulmuş halidir.

Çocukluğumun ayrılmaz bir parçası Rossi Kirilova ve onun şarkıları.Karakterimin büyük bir kısmı onun şarkı sözleriyle şekillendi.Hal ve harektelerime onunla karşılaşabilecğim hayalini kurduğum anlarda derhal çeki düzen verirdim.Yeterince iyi olmayı başaramazssam onun beni hiç sevmeyeceğinden korkar ve şarkılarında verdiği mesajları hayatıma geçirmeye çalışırdım.Tüm hediyelerim onunla ilgili olurdu, onun plakları, posterleri, gazete küpürleri :).

Çok sıkıldığım anlarda durmadan ona anlatırdım yaşadıklarımı ,bir gün ses bulacağına inanırdım sessiz cümlelerimin.Göç (1989) sonrası düşler, düş kurabilme yeteneğim kayboldu bir yerlere.Dinlemeden edemediğim şarkılar yıllarca suskun kaldı.Anneannem, arkadaşlarım hepsi bir anda çok uzaklarda kaldı.Alıştığımdan farklı sessiz cümleler dolandı durdu zihnimde ve ben büyük düşümün sonsuza kadar sadece düş olarak kalmaya mahkum edildiğine inandım.

Sadece düşten ibaret olacağına inandığım başka düşlerim de oldu benim.Yıllarca bulgar arkadaşlarıma ulaşma hayali kurdum, hiç değilse bulgar bir arkadaşım olsun istedim.Ne aradıklarıma ulaşabildim ne de bulgar bir arkadaşım oldu.Bu düşümü de düş olmaya mahkum olanlar rafına kaldırdım.Cömertliğinden şüphe ettim belki de...

Ondokuz yıl sonra rafa kaldırdığım düşlerim gerçekliğin kapısından giriverdi hayatıma.Hazırlıksız yakalandım, habersiz gelen eski bir dostun uğraması gibiydi gelişleri.Çook eskilerden esintilerle gelmişlerdi.Buram buram çocukluğumu getirmişlerdi gelişleriyle.O'nun cömertliğinin ispatıydılar, O'nun büyüklüğünün birer nişanesiydi onlar.Haykırıyorlardı ''Vermek istemese, istemek vermezdi.''...

Bir gece google arama motoruna çocukluğumdaki şarkıcının adını yazdım.Myspace sayfası cıktı karşıma, günlerce heyecanla dolandım sayfada.Nihayet hatırı sayılır bir zamandır bende duran sessiz cümleleri bir araya getirdim ve mail gönderdim.Yıllardır adresine ulaştırmadığım kelimeleri bir bir sıraladım, gecikmiş bir teşekkürle noktaladım yazdıklarımı.Ertesi gün maillerime bakmak için teneffüs arası bilgisayar başına geçtim, cevap almam 12 saatten az sürmüştü.Mutlu oldum, içimdeki sessiz cümlelere vefalı davranmış onları gerçek sahiplerine ulaştırmıştım, o da bunlara kayıtısz kalmamıştı.Şimdi yazışıyoruz arada :).Bir çocukluk düşü aynı ülke topraklarında yaşarken gerçek olamamıştı ama onca ayrılık ve hüzünden sonra ve artık farklı dillerin egemenliği sürereken bizde geçekliğin kapısından girivermişti işte.

Rossi'nin sayfasından Maria'ya ulaştım.Bulgaristan ve arkadaş özlemimi yazdım ona.Gecikmedi yanıtı, kapıları açık bir arkadaş buldum.Yüreği sıcacık, aynı şarkılar ve aynı masallarla büyümüş bulgar bir arkadaşım oldu.Yüreklerimizin dili aynı , ırkımız , dinimiz dilimiz ayrı olsa da...

Hayaller kuralım, hakkını sonuna kadar verelim hayal kurmanın.Gerçeklik sınırına takılmayalım hiç.Gün gelir tohumunu attığınız düşleriniz ansızın çalıverir kapınızı.Ben gibi şaşırır kalırısınız, hazırlıksız yakalanırsınız ve en önemlisi de O'nun cömertliği karşısında iki büklüm olursunuz,umut kestiğiniz için düşlerinizden :)