EN ÇOK ONLAR İÇİN MİNNETTARIM :)
Üsküdar Fethi Paşa'nın mor sakinlerinden biri :)
Her harf katibine dair ipucu verir. Umudum olsun blog sahibinin aynasıdır. Bir faninin kendini arayış serüveni...
Üsküdar Fethi Paşa'nın mor sakinlerinden biri :)
Gönderen almina zaman: Cuma, Mayıs 15, 2009 3 yorum
Etiketler: aydınlık
Uzun zamandır yazmaktan men edilmiş hissediyorum. Klavye başına yazmak için oturduğum her an bu hissimi doğruladı. Yazmak için verdiğim sözler de men edilmişlik duygusunun galibiyeti ile sonuçlandı hep. Yazarlık kursu başladığından beri verilen ödevleri yapamama nedenim de men edilmişlik hissimin diğer tüm hislerime galip gelmiş olmasıdır. Her uygulama dersinde hocalarımdan emeklerine karşılık veremediğim için özür diliyorum ; sessizce ve içimi yakan bir hüzünle. Ve şu anda ilan ediyorum ; yazamamak bende hükmünü yitirdi. İşte size ispat, uzun bir gönderi yazıyorum size bugün. İçinde sevgi, umut, dostluk, merhamet ve nefis tadlar olan bir gönderi bu.
***
‘’ Kudretin Eli, Âdem’in çamurunu cennet göklerinin altında , esenlik toprağının üzerinde yoğurdu. Ama has bahçelerin arsında bırakıp OL, deyip de oluruna bırakmadı onu. Dokundu, bu toprağa kendisinden bir temas hatırası bıraktı. Üzerine doğrudan bir yakınlık kattı.’’
‘’ Yaratan yarattığına şu şah damarı kadar yakınsa, yaratılan da Yaratan’ına bir nefes kadar yakındı.’’
Nazan Bekiroğlu (LÂ’dan)
Günlük telaşların içinde kendimi düşünme fırsatım olmaz pek. Düşünülecek ben dışında öyle çok şey var ki. Okulda, eğitimciler derneğinde, ailede kısaca bulunduğum her yerde bir şeylerin sorumluluğu üzerime âdeta yapışıyor. Kendim dışındaki her şeyi düşünmeyi vazifem bilmem bundan olsa gerek.
Bugün bir farklılık yaşadım, fark ettim ki ben de düşündüklerim kadar düşünülenlerdenmişim. O bana bir nefes kadar yakınmış, ben oluruma bırakılanlardan değilmişim. Ve Tarih ve Kültür Dayanışmaları Derneği’nin köy gezisi bunları fark etmemi sağlayacak aracıymış meğer.
Sabah 8.10’da ( 10 dakikalık gecikme de benden dolayı oldu ) Mecidiyeköy’den hareketle başladı gezimiz. Pazar sabahı o kadar insanı bekletmiş olmak beni huzursuz etmişti. Ayrıca beklemiş insanların dil ile olmasa da göz ile bekleten kişiye ne mesajlar verebileceklerini bildiğimden otobüse binerken gözlerimi tüm yolculardan kaçırmaya karar vermiştim. Fakat bu otobüsün ve içindekilerin benim bugüne kadar bildiğim bekleyen’lerden farklı olduğunu ilk anda anladım. Özürle giriş yaptım, özrüme gülen gözler karşılık verdi. Aldığım mesaj da bildiklerimden farklıydı; ‘’iyi ki geldin ‘’, iyi ki gelmiştim.
Yolculuğumuzun yaklaşık bir saat süreceği söylendi. Merve'nin yanına oturdum, ( ne şirin şey o öyle) hal hatır sorduktan sonra kulak verdik otobüste çalan kasete. Benim içindi işte kasette söylenen her cümle. Yoksa her cümle ruhumun bir yanını sarmada nasıl bu kadar başarılı olabilirdi? Yağmurlu sabahlarda yeşilliklere otobüs camından bakmak meğer ne kadar keyifliymiş, hiç bitmese olurmuş bu yolculuk :). Nazmi Bey'in uyarısından anladım Kır Evi'ne gelmiştik; oksijen çarpmasın arkadaşlar. Kır Evi'nde el yapımı tabaklarda nefis bir kahvaltı bekliyordu bizi.
Gönderen almina zaman: Pazartesi, Şubat 16, 2009 3 yorum
Etiketler: ışık
Uzun zaman oldu yazmayalı. Yazmamak için her zamankinden farklı nedenlerim oldu bu sefer. Ne zamanının hızına ayak uyduramamak ne, ne işlerin yoğunluğu, ne de kitaplar suçlu bu sefer. Yazarlık okulunda aldığım eleştirilerin de payı yok yazmamamda. Sözcükleri de aklamalıyım, onları bir araya getirmek için hiçbir teşebbüsüm olmadı çünkü. Yazarlık okulundaki ödevlerimi de yapmıyorum ne zamandır; yazmıyorum... Yazmaya farklı bir anlam yüklediğimdendir belki tutulup kalmam...
Gönderen almina zaman: Cumartesi, Aralık 13, 2008 2 yorum
Gönderen almina zaman: Pazartesi, Ekim 20, 2008 2 yorum
Etiketler: buluş
Gönderen almina zaman: Pazartesi, Eylül 15, 2008 2 yorum
Etiketler: buluş
Gönderen almina zaman: Cuma, Eylül 05, 2008 3 yorum
Etiketler: buluş
Sabun köpüğünün ömründe gizlidir bazen yaşadıklarımız. Onların hayatımızdaki hükmü bir andır sadece. Masallardaki bir varmış bir yokmuş ifadesinin gerçek hayattaki yansımalarıdır onlar. Yaşadığınız gerçek mi hayal mi karıştırırsınız. Nasıl başladı nasıl bitti kısmını anlayamayacak kadar çok karışır kafanız. Olayların içinde nasıl anlayamadan bulduysanız kendinizi, anlayamadan dışında da buluverirsiniz.
Ve fark edersiniz ki her biri size dair ipucu versin diye özenle kurduğunuz onca cümledeki siz sabun köpüğü ömrünü tamamlamış ve siz bir tek sözcüğe mahkum edilmişsinizdir. Hayata dair kesin kırmızı çizgileri olan biri ise mahkumiyetinize karar veren şansınız yoktur, özdeki sizi anlatmaya. Yargılama ve karar verme süreci çoktan bitmiştir.
Kalabalıklar içinde yalnızlık duyarız bazen. Bazen de bir dost yanında kalabalıklaşıveririz. Anlaşılmak ya da anlaşılmamaktadır her iki durumun da sırrı. Anlaşılmak yüreğimizi hafifletirken, anlaşılmamak ağır bir yük yükler ona…Size ait olmayanların size etiketlendirilmesi acıtır.
Bir varmış bir yokmuş anı kadar kısa sürse de yaşananlar, onlarda O’nun anlattıklarının çokluğunu ve çıkarılacak derslerin kalıcılığını görmek lazım.
Gördüğümüz, düşündüğümüz gibi değildir her şey. Hayır gördüklerimizde şer, şer gördüklerimizde hayır gizli olabilir. SAN’A dayanıp hikmetine güvenmemizi sağla. Ve aydınlat yüreğimi(zi), sevdiklerini sevdir , bizi de sevdiklerine sevdir.
Rahmet ayı gelmişken beni kendimle meşgul olanlardan değil, mahzun gönül peşinde koşanlardan eyle…
NOT: SEMA, sözcükler biz ne anlamda kullanırsak kullanalım bizim onlara yüklediğimiz anlamdan sıyırlıveriyor ve başta onlara ne misyon yüklendiyse ona hizmet etmeye devam ediyor. Ama ben gene de seni seviyorum … :)
Gönderen almina zaman: Salı, Eylül 02, 2008 20 yorum
Etiketler: masal
Resimlerin üstüne tıklayıp büyütebilirsiniz.
Gönderen almina zaman: Cumartesi, Ağustos 23, 2008 6 yorum
Etiketler: tatil
Sen'i sevmeme izin ver! Sevdiklerini sevdir bana! Bana ben'i sevdir! Uzaklığımı yakın kıl! Aydınlat yüreğimi(zi)!
Vakit yolculuk vaktidir. Ve boşunadır sonuca ulaşmadan sarf edilen tüm kilometreler. Ben benle olmayı, ellerimi açıp uzun uzun Seninle konuşmayı özledim. Çiçeklere dokunmayı, ağaç dallarında kaybolmayı özledim.
Gidişimi amacıma uygun eyle!
Gönderen almina zaman: Pazar, Ağustos 10, 2008 0 yorum
Etiketler: ışık
Gönderen almina zaman: Salı, Ağustos 05, 2008 2 yorum
Etiketler: buluş
Gönderen almina zaman: Cumartesi, Ağustos 02, 2008 6 yorum
Etiketler: yanmak
Klavyenin tuşlarında gezinerek tamamlıyor parmaklarım mesaisini. Bir tuş yakınlığında blog sayfam bana. Ama ben bana Bulgaristan - Siirt uzağındayım...
Gönderen almina zaman: Pazar, Haziran 29, 2008 7 yorum
Etiketler: buluş
Kendimize uzaklığımız bize şah damarımızdan yakın olana uzaklığımızla doğru orantılıdır her zaman.Ondandır kendini bilenin O'nu bilmesi.
Gönderen almina zaman: Salı, Nisan 15, 2008 1 yorum
Etiketler: yorgunluk ve özlem
Kalbimin olabildiğne buyruk davrandığı anlar vardır.Akıl gücümü sonuna kadar zorlamak bile o anlarda dizginlemeye yetmez onu.Beynime inat kalbim tüm hislerimin kontrolünü geçirir eline.
Gönderen almina zaman: Perşembe, Nisan 03, 2008 2 yorum
Etiketler: buluş
Yazmak irade işi sanmasın kimse sakın.İhtiyacımıza göre verilir sözcükler emrimize ve biz ne kadar zorlarsak zorlayalım izin verilmediği sürece içimizde olup bitenleri yansıtabilecek cümleyi bir türlü kuramayız.
Yazmak, ne çok şeyin ifadesi oldu benim için.Ben arayışımda beni BAN'A götüren adımlarım oldu sözcükler.Sevincim, hüznüm ,acım,mutluluğum sözüklerin etrafında örgülendi hep.BENİMLE yeniden buluşma hayalimi canlı tuttu sözcükler hep.Herkes benim bildi söcükleri oysa hepsi sadece bir armağandı bana verilen.
Yükümü hafifletmeme yardım eden rahmet emareleriydi sözcükler.Yangının hükümünü hafifleten serin sulardı onlar.Umutsuzluğu umuda dönüştüren dallarım,yüzüme tebessümü konduran yoldaşlarım oldu kelimeler...
Şimdi görev tamalandığından belki sözcükler kaçmakta benden, yakalayıp bir araya getiremiyorum onları.Böyle anlarda anlıyorum bir kez daha sözcükler üzerindeki gücümün ne denli sınırlı olduğunu.Ve rahmetin büyüklüğünü de anlıyorum,ihtiyaç anında emrime amade kılınmış meğer harfler, kelimeler ve cümleler.
Ve ben bunca rahmete karşın teşekkürde hep geciken oldum...
Şimdi bana rahmet olan tüm sözcükleri yüreği yangınlarda olan bir annenin kalbine göndersen.İçindeki yangın sözcüklerle hükmünü yitirse,kalp kırıklığı sarılsa kurulan cümlelerle.Ayrılık acısı , o büyük günle gelecek vuslat inancıyla hafiflese.Özlemin yürekte oluşturduğu yangının alevi sönse.Dayanma gücü olsa sözcükler kırgın bir yüreğe.
Gönül koymam işte o zaman benden giden sözcüklerin hiç birine.Gidin ve umut olun, güç olun, rahmet olun ,serin sular olun yanan başka bir yüreğe.
Dila'dan söz etmiştim size pembedenizde daha önce.Tek yürek olalım, iyileşmesini dileyelim, göğe yükselsin dilekelrimiz demiştim hani.Başaramadı Dila ama biliriz ki biz rahmet herşeydedir...
Gönderen almina zaman: Salı, Nisan 01, 2008 3 yorum
Etiketler: karmaşa
Saçımın tek telinde yoktur takılı bir papatya,
Çocukluk yıllarımda papatyadan yaptığım taçlar kadar uzağımdadır şimdi benim o,
Gelen bahara inat kaymaz gönlüm onun ne sarısı ne de beyazına...
Baharın gelişi,insan olmanın hakkını verebileceğimiz duygularımızı canlandırsın yeniden.Canlandırsın ki biz dünyayı daha yaşanılır kılabilelim.
Gönderen almina zaman: Pazar, Mart 09, 2008 1 yorum
Etiketler: boşluk
Derinliklerimizde özenle sakladığımız yaralarımız vardır.Varlığını çoğu kez görmezden geldiğimiz, iyileşti deyip aksini kabul etmek istemediğimiz yaralı yanlarımız vardır.Kendimizde belki de en çok özen gösterdiğimiz yanlarımızdır onlar.Onları her türlü etkiden uzak tutmak için elimizden geleni yaparız.Hafızamızın belli bölümlerini nadasa bırakırız, unutabilme yetisinden medet bekleriz.Geçen zaman iyileşme sürecimize geri dönülmez mesafeler aldırır sanırız.
An olur bir ses, bir nefes ,bir koku bizi yaralandığımız ilk ana götürür.Geçen zamanı yalanlar gibidir yaramızın sızısı.Hayatla bir an bağımız koptu sanırız, yer ayaklarımızın altından kayıverir.Hüküm süren sadece ruhumuzdaki yangındır.Tazelenir tüm acılarımız, aynı girdabın içine girdik sanırız ve bunun korkusu nefesimizi keser bir an.
Yeniden düşünürüz yaşanan süreci, bir bir gelir gözümüzün önüne yaşananlar.Sözcükler hançer gibi sanki yeniden saplanır yüreğimize.Şaşırtır bizi aynı sözcüklerin tekrar tekrar yaralayabilme özellikleri.
Tüm bu karmaşa içerisinde bize ayan olan bir gerçek daha vardır,yara açanın değersizliğidir o.Ve biz tahtından bir kez daha indiririz onu.Bu tacın sonsuza dek ondan alınışıdır aynı zamanda.İadesi mümkün değildir ona önceden verilen hiçbir ünvanın.
Yüreğimizi hafifletir helal etmek ona hakkımızı yaşanan onca şeyden sonra.Yüreğimizin hafifliği kadar hafiftir bizde artık onun değeri.Bizde çalacak ne bir kapısı ne de kalbimize hitab edecek bir sözcüğü kalmıştır onun.
Yaralarımız en az özümüz kadar bizimdir.Biz onlarsız ,onlar bizssiz anlamsızdır, eksiktir.Onlar bizi büyütenlerdir, en kalıcı öğrenmeleri bize kazandıranlardır.Ve vardır her yaranın bir ilacı ;yüzünü O'na dönebilene...
Hayatınızda yüzünüzde tebessümler oluşturan dostlarınız varsa, yaşadıklarınız onların da yüreğinde titreşime neden oluyorsa yaralarınızı çarçabuk iyileştirmek için çook nedeniniz var demektir.
Dost zenginiyim ben :) ;milyonlarca kez teşekkür ediyorum SAN'A bana bu kadar cömert davrandığın için.Tüm dostlarımı ve SEN'İ çok seviyorum.
Gönderen almina zaman: Perşembe, Şubat 28, 2008 3 yorum
Etiketler: panik
Bizi ışık hızı ile çocukluğumuza götüren sesler, görüntüler, kokular vardır.Hangi durumda olursak olalım onlarla buluşmamız çocukluk yıllarımızla da yeniden buluşmamız olur.
Yıllarca çocukluğuma dair sahip olabildiğim tek şey sadece hafızamda kalan anılar ve yüreğimde onların oluşturduğu buruk hüzün oldu.Ne okul arkadaşlarım ne de aynı mahallede oturduğumuz çocuklar biliyordu benim çocukluk kahramanlarımı.Menekşeli dondurmanın tadı da menekşe aromalı mor şekerler de herkese yabancıydı.Boşunaydı coşkuyla kır menekşesini ve yatmadan önce izlediğim çizgi filmlerdeki kahramanalrı anlatmam, dinleyen hiçbir arkadaşıma bulaşmıyordu benim heyecanım.Anlattıklarım onlara yabancıydı çünkü...
Bugün beni geçmişe götürüp yüzümde tebessüm oluşturan bir çocukluk kahramanımla karşılaştık.Çok özlemişim onu.Ve şimdi onu anlatmak için coşku dolu sözcüklerle yetinmek zorunda değilim sadece.İzleyin bakalım.Belki bir kıpırtı da sizin yüreğinizde oluşur.
Not;Seksenli yıllarda çok popüler olan bir Rus çizgi filmi.Şarkıdan satırlar:
''ben akordiyonumu çalıyorum,
yoldan geçenlerin gözü önünde
ne yazık ki doğum günleri yılda bir kere
arkadaşım sihirbaz uçup gelecek mavi helikopterde,
ve ücretsiz film gösterecek
doğum günümü tebrik edecek ve ihtimal ki
bana hediye olarak 500 eskimo(dondurma) bırakacak
ne yazık ki doğum günü yılda bir kere"
(youtube da çeviren frenzoece)
Gönderen almina zaman: Pazartesi, Şubat 18, 2008 13 yorum
Etiketler: buluş
Nazan Bekiroğlu'nun kalple kelimelere dair yaptığı bir tespit vardır.Ona göre kalp sonzuz duyuşla yüklüdür ve kendini ifade için de sınırlı olan sözcüklere mahkumdur.
Kalpteki sızıları , onda kopan fırtınalrın şiddetini azaltan tek şeydir sözcükler.İçte yaşadıklarınızı dile getirirsiniz, bir yol açarsınız onlara akıp gitsinler diye ve hafifletirsiniz yüreğinizi.
Acınızı da neşenizi de daha taşınabilir kılarsınız sözcükleri kullanarak.
Sizin bir araya getirdiğiniz sözcükler en az parmak iziniz kadar sizindir.Mahreminizdir, özelinizdir.Yaşadıklarınızın tanığıdır onlar.
Sözcüklerinizden oluşan yazıalrınız da sizin özelinizdir.Onların neyi ifade ettiğini en iyi siz bilirsiniz.Kimsenin onalrı okuyuşu sizinki gibi değildir.Sadece siz bilirsiniz oradaki sözcüğün kalpteki hangi titreşimden geldiğini.Yazılarınız anılarınızın, sizi siz yapanların ta kendisidir.
Ve yoktur kimsenin hakkı onları sahiplenmeye...
İki gün önce bana ait bir yazıyı başka bir sitede gördüm.Ve inanamadım, kaynak belirtilmemiş hatta sayfanın sol kısmında son yazdıklarım kısmında aynı yazı başlığı var.Yazı olabildiğince kişisel hayallerle ilgili, gerçekleşmesi yıllar süren bir hayali anlatıyor.Benim için özel, anlamı da bende saklı.
Mail attım site sahibine.Aldığım yanıt :
Merhaba...
Bu kadar paniklemenize gerek yok.Her şeyden önce bu dergi seçici davranan bir dergi.Deneme çok güzel olduğu için alındı.Art niyet olsaydı isim yayınlanmazdı her şeyden önce.Bana gönderilen mailler arasında bu denemede vardı.Beğendinm ve alıp yayınladım.Amacımız kendisine edebiyat dergilerinde yer bulamayan insanlara destek vermek.Eğer sizin göndermediğinizi bilseydim yayınlamazdım.Bundan dolayı sizden özür dilerim.Yazınızı kaldırıyorum hoşçakalın.,
Çok iyi niyetli olduğunu söyleyen bu arkadaşlar denemenin altına ne yazık ki isim belirtmeyi unutmuşlar.(kaldırılan deneme dışındaki iki yazı hala sayfada )Hatta arşiv bölümlerindeki diğer yazılara da isim eklemeyi unutmuşlar.Yazılara yorum yazdım yayınlanmadı.Mail gönderip sorunun çözülmesini istedim aldığı yanıt:
Canımı sıkmayın olurmu?Elinizden geleni ardınıza koymayın...Yazılarını sevsinler...
Yazma serüvenim ben arayışında başka bir şey değil.Her harf katibine dair ip ucu verir.Harfeler ben'in ip uçları aslında.Bize çok iyi niyetli ve basit gelen bir eylem bir başkası üzerinde olumsuluklara neden olabilir.Hakkımız olmayana el uzatmak hırsızlıktan farklı bir eylem değildir.
Canı çok sıkılmış olan iyi niyetli arkadaşımız hakkı olan sınırlar dahiline iyi niyet sergilese belki can sınkıntısını da giderir.
Bloglarda yazan arkadaşlar sitedeki yazıları gözden geçirmenizi önerirm.Kim bilir belki size de destek olmayı istemiştir bu KÜLTÜR dergisi.
(Yazılar kaldırılıdgından linki kaldırdım.)
Bu yazılar eminim size de tanıdık gelmiştir :).Ben isim göremedim siz de bakın varsa bana nerede olduğunu söyleyin lütfen.Hepinize sevgiler...
AYLAKADAM seni şimdi daha iyi anlıyorum :)
Gönderen almina zaman: Cumartesi, Şubat 16, 2008 9 yorum
Etiketler: kınama
Yüreğini masallar diyarında büyütebilmiş olanların diğerlerinden çok daha şanslı olduğuna inandım hep.Masalların ortak özellikleri vardır.Tüm masal kahramanları ağır sınamalardan geçerler, haksızlığa maruz kalırlar kimi zaman ,ve tüm beşerlerde olduğu gibi bol hüzün barındıran anlar eşlik eder onlara da.Doğrulardan taviz vermedikleri müddetçe masallardaki kahramanların sonu aynıdır;zafer kazanıp-mutlu olmak.
Masallardadır iyiliğin kötü olana her daim galip gelebilmesi.Masallar eşliğinde büyüyenler farkında olmadan masallardaki değerleri nakış nakış işlerler yüreklerine.Masalların onlara armağanıdır iyliğin her daim galip geldiğine olan inançları ve masallardan kalan bir mirastır masum bir çocuğu içlerinde sürekli barındırabiliyor olmaları.
Çocukuğum yüzlerce masal kahramanın hayali arkadaşlığıyla geçti.Anneannem ve teyzelerim masal zengini kimselerdi.Her gece masal anlatacak birini bulmak mümkündü köy evinde.Okula başlama vakti geldiğinde annemlerin yanına taşındım okumayı sökünceye kadar masallardan mahrum kaldım orda.Galiba şehir hayatıyla iş temposunu bir arada götürenler masallara ayıracak vakit bulamıyorlardı.Okumayı öğrenir öğrenemez Grim Kardeşler ve Anderson masallarının büyülü dünyasında buldum kendimi.Hayal gücüm hiç sınır tanımyordu , olmazlara yer yoktu hayatımda.Pervasızca hayal kurardım, sihirli değneklerim ,gerektiğinde uçmamı sağlayan kanatlarım olurdu.Üzüldüğüm anlarda kahraman gibi hissederdim kendimi güzel davarandıkça kazanacağıma inanırdım.Can sıkıntısı nedir bilmezdim.Kurulacak bir hayalim, düşüleyecek bir masal kahramanım olurdu hep.
Tatilde yeğenimin yanındaydım, yolculuk boyunca onu masallarla uyutmayı düşledim.Ve daha ilk masalımda fark ettim ki masal kahramanlarımı bir araya getiremiyorum, yaşadıkları maceraları birbirine karıştırıyorum.Derin bir sızıya neden oldu Zeyenep'e anlatacak bir masalımın olmadığını fark etmek...
Masalların bana bıraktığı mirası derinliklerimde hissediyorum hala ve kaybetmedim de onlara olan inancımı.Sadece derinden beni sarsmasına izin verdiğim olayların hafızamdaki güzellikelri derinlere gömdüğünü ve hafızmın tahtına kurulduklarını fark ediyorum.
Ben yeniden okumya koyuluyorum tüm masalları ,okudukça öze yaklaştıracakalrından kuşkum yok beni.
Masallara merhaba yeniden, Zeynep'lere anlatacak masalarım olsun ve bir masal mirası bırakabileyim diye onların da yüreklerine...
Gönderen almina zaman: Cumartesi, Şubat 09, 2008 1 yorum
Etiketler: masal
Gönderen almina zaman: Çarşamba, Ocak 30, 2008 6 yorum
Etiketler: buluş
Aidiyet duygusunu yitirdiğimiz anlar vardır.Yeryüzündeki hiçbir coğrafyaya ait hissedemeyiz kendimizi.Her yer yabancı ,her yer bize huzur vermekten uzaktır.
Binlerce dakikayı geçirdiğimiz mekanlar da birden bildik olma sıfatını yitirirler.İnsanlar da bir anda bizim çok uzağımızda kalıvermiştir.Ne onlara aitizdir ne de onlar bize...
Aidiyet duygusunu yitirmek aslında kendi çıplaklığımızla kalış anımızdır.Eşyalar, insanlar,tatlar bizden uzaktır.Duyumsanan sadece bizizdir.Biz ve ait olunandır aşikar olan.
Böyle anlarda biliriz nedendir dünyaya sığamayışımız kimi an.Dar kılınışı nedendir dünyanın bize, herşey yabancılaştığı zaman anlarız.
Bize ait olanları yitirmek aslında bizim ait olduğumuzu düşündürür bize.Çözeriz aniden gelen yabancılaşma hissi nedendir...Ve fark ederiz bir kez daha özden uzak olan aidiyetlerin yok oluşu anda gizlidir.
Gönderen almina zaman: Salı, Ocak 15, 2008 6 yorum
Etiketler: arayış
Yorgunluğu iliklerime kadar hissetiğim anlar olur benim.Bedenim değildir yalnızca yorgunluk sancısı çeken.Sanki bana ait olan her zerre bunu ayrı ayrı duyumsamakta.
Kendimle kalmak ve bana ait olanlara kulak vermek istiyorum.Benden uzaklığım O'ndan uzaklığımla doğru oranıtlıdır, bilirim ben.Hatta yorgunluk sebebimin kendimle olamamkla ilgili olduğunu da bilirim.Yüzlerce öğrenci, yazılı kağıdı ve nefsime ağır gelip de haftada en az üç defa kurmak zorunda kaldığım cümleler arasında kaybolduğumun da farkındayım.
Sabah uyandığım an ile gecenin gelişindeki anın farkındayım sadece bu ara.Uyanıyorum ve start alıyorum, servis-okul-ders-ödev takibi-öğrenci görüşmesi-yazılı-tenefüs-servis-toplantı-seminer-ders...Gece yarısını geçmiş işte yine çoktan oysa yapacak ne çok şeyim vardı benim...
Kendimi duyumsayamadığım anlarda bir çocuk belirir hep içimde.Yüreği hayatla tanışalı henüz iki üç yıl olmus saçları kar beyazı, taraklara düşman olacak kadar da kıvrımları olan o beyaz saçlı kızın yüreğidir yüreğim o anlarda.Savunmasız, saf ve kırılgan.Tüm takvimlere ve yetişkin tanımlarına inat öylece durur o içimde.Her zamankinden alıngan, her zamankinden hassas olmama nedendir büyüyememk.Ve yorgun anlarım yetişkinliğe olan mesafemi uzatır.Hayat bu deyip geçemem olan hiç bir şeyi.Ve yorgunluğuma yorgunluk katarım...
Mola hakkımız keşke sadece belirli vakitlere hapsedilmemiş olsa.Kendimizden uzaklaştığımız an mola hakkı isteyebilsek.Büyütsek içimizdeki kırılgan yüreği.İlgi göstersek içimizde beliren o saf ve düzeni algılamakta zorlanan miniğe.Biz içimizdeki çocukla bir bütün olup özümüze yaklaşsak.Bilsek bizi bilmenin O'nu bilmek olduğunu.VE bilsek yorgunluk sebebimizin aslında O'ndan uzak olmak olduğunu.
Gönderen almina zaman: Pazartesi, Ocak 07, 2008 6 yorum
Etiketler: arayış
Gönderen almina zaman: Pazartesi, Aralık 24, 2007 8 yorum
Etiketler: arayış
Bayram günleri O'nun katında kampanyaların bol olduğu günlerdir.Bol bol bonus puan toplamak için verilen fırsat günleridir.Lütfen bonuslar toplayalım, bonus toplamak için yarışalım.Bir çocuğa bayram kıyafeti alalım, kapısına hüzün dolu gözlerle bakanların kapısını çalalım, birer tebessüm dağıtalım kırgın yüreklere, affedelim, af dileyelim.
Yüreklerimiz dile gelsin, İSTEYELİM, vereceğinden kuşku duymadan isteyelim.Kendimiz için istediğimizi tüm insanlar için isteyelim.Bayram neşesi serpilsin tüm yaşantımıza.Topladığımız bonuslarımız da karımız olsun geriye kalan bayramdan :).
Gönderen almina zaman: Salı, Aralık 18, 2007 6 yorum
Etiketler: ışık
Düşler vardır kökleri kendinizi anımsamaya başladığınız o ilk anlara kadar uzanır.Düş kurma eylemini en ustaca yapabildiğimiz , düşlerimizi gerçeklik sınırıyla daraltmadığımız hayallerimizdir onlar.Yürekten gerçek kılabileceğimize inandığımız hatta hayal ile gerçeklik sınırını sık sık karıştırdığımız düşlerimizdir onlar.
Hayal kurmanın hakkını sonuna kadar verdğimiz hiç bir düşümüz düş kalmaya mahkum değildir.Onun gerçeğe açılan bir kapısı vardır mutlaka.Biz düşlemekten vazgeçtikten yıllar sonra bile olsa bir gün o kapı aralanıverir.Davetsiz bir misafir gibi en umulmadık anda düşümüzün gerçekliği sızar gerçekliğin kapısından.Usul usul girer içeri ve düşümüz düş olma özelliğini yitiriverir bir anda.O artık geçeğin ta kendisidir.Yıllar önce ektiğiniz isteme tohumlarının neşv_ü nema bulmuş halidir.
Çocukluğumun ayrılmaz bir parçası Rossi Kirilova ve onun şarkıları.Karakterimin büyük bir kısmı onun şarkı sözleriyle şekillendi.Hal ve harektelerime onunla karşılaşabilecğim hayalini kurduğum anlarda derhal çeki düzen verirdim.Yeterince iyi olmayı başaramazssam onun beni hiç sevmeyeceğinden korkar ve şarkılarında verdiği mesajları hayatıma geçirmeye çalışırdım.Tüm hediyelerim onunla ilgili olurdu, onun plakları, posterleri, gazete küpürleri :).
Çok sıkıldığım anlarda durmadan ona anlatırdım yaşadıklarımı ,bir gün ses bulacağına inanırdım sessiz cümlelerimin.Göç (1989) sonrası düşler, düş kurabilme yeteneğim kayboldu bir yerlere.Dinlemeden edemediğim şarkılar yıllarca suskun kaldı.Anneannem, arkadaşlarım hepsi bir anda çok uzaklarda kaldı.Alıştığımdan farklı sessiz cümleler dolandı durdu zihnimde ve ben büyük düşümün sonsuza kadar sadece düş olarak kalmaya mahkum edildiğine inandım.
Sadece düşten ibaret olacağına inandığım başka düşlerim de oldu benim.Yıllarca bulgar arkadaşlarıma ulaşma hayali kurdum, hiç değilse bulgar bir arkadaşım olsun istedim.Ne aradıklarıma ulaşabildim ne de bulgar bir arkadaşım oldu.Bu düşümü de düş olmaya mahkum olanlar rafına kaldırdım.Cömertliğinden şüphe ettim belki de...
Ondokuz yıl sonra rafa kaldırdığım düşlerim gerçekliğin kapısından giriverdi hayatıma.Hazırlıksız yakalandım, habersiz gelen eski bir dostun uğraması gibiydi gelişleri.Çook eskilerden esintilerle gelmişlerdi.Buram buram çocukluğumu getirmişlerdi gelişleriyle.O'nun cömertliğinin ispatıydılar, O'nun büyüklüğünün birer nişanesiydi onlar.Haykırıyorlardı ''Vermek istemese, istemek vermezdi.''...
Bir gece google arama motoruna çocukluğumdaki şarkıcının adını yazdım.Myspace sayfası cıktı karşıma, günlerce heyecanla dolandım sayfada.Nihayet hatırı sayılır bir zamandır bende duran sessiz cümleleri bir araya getirdim ve mail gönderdim.Yıllardır adresine ulaştırmadığım kelimeleri bir bir sıraladım, gecikmiş bir teşekkürle noktaladım yazdıklarımı.Ertesi gün maillerime bakmak için teneffüs arası bilgisayar başına geçtim, cevap almam 12 saatten az sürmüştü.Mutlu oldum, içimdeki sessiz cümlelere vefalı davranmış onları gerçek sahiplerine ulaştırmıştım, o da bunlara kayıtısz kalmamıştı.Şimdi yazışıyoruz arada :).Bir çocukluk düşü aynı ülke topraklarında yaşarken gerçek olamamıştı ama onca ayrılık ve hüzünden sonra ve artık farklı dillerin egemenliği sürereken bizde geçekliğin kapısından girivermişti işte.
Rossi'nin sayfasından Maria'ya ulaştım.Bulgaristan ve arkadaş özlemimi yazdım ona.Gecikmedi yanıtı, kapıları açık bir arkadaş buldum.Yüreği sıcacık, aynı şarkılar ve aynı masallarla büyümüş bulgar bir arkadaşım oldu.Yüreklerimizin dili aynı , ırkımız , dinimiz dilimiz ayrı olsa da...
Hayaller kuralım, hakkını sonuna kadar verelim hayal kurmanın.Gerçeklik sınırına takılmayalım hiç.Gün gelir tohumunu attığınız düşleriniz ansızın çalıverir kapınızı.Ben gibi şaşırır kalırısınız, hazırlıksız yakalanırsınız ve en önemlisi de O'nun cömertliği karşısında iki büklüm olursunuz,umut kestiğiniz için düşlerinizden :)
Gönderen almina zaman: Pazartesi, Aralık 17, 2007 3 yorum
Etiketler: ışık
Gönderen almina zaman: Cumartesi, Kasım 24, 2007 1 yorum
Etiketler: ışık
Bir aşkta zafer kazanan taraf var mıdır?Yürek acının ağırlığı altında ezilerek var olmaya çalıştıysa bunca zaman, kazanan olmak neye yarar?
Savaşların içinde güzel olanlar vardır, insanların hayata daha barışık devam etmesini sağlayan.Topla tüfekle yapılan savaşlardan değildir ama onlar.Kalptekilerin terk edip gitmek istemeleri karşısında tarafların tüm yürekliliklerini ortaya koyarak, yaşananları dile getirip her iki yüreği de azad etmeye çalışması için yapılan savaşları kast ediyorum ben.
Kıyasıya yapılması gerek bir mücadeledir bu hakkı verildiğinde her iki taraf galip ayrılır meydandan.Ve hayat iki yüreğe de daha yaşanılır olur, geriye dönüp bakmalarda dudaklarda eskiye dair bir tebessüm kalır. Bir tebessüm , büyük bir ödüldür o her iki galibe de.
Acıya mahkum edilenlerden olmak, yenik taraf olmaya mahkum edilmek hem de hiç savaş meydanına çıkmadan yaşanabilecek en hüzün dolu yıllara gebe bırakır insanı.Söyleyemedikleriniz durmadan hortlar içinizde, hangi sözcüğü nereye uzaklaştıracağınızı şaşırır kalırsınız.Uyku sizden uzaktır, hayal ve tebessüm en ulaşılmazlarınızdır artık.Zaferini ilan edenin yıkıcı sözleri, içinizde hiç bir şeyle söndürülemeyecek bir yangını başlatır.Divaneye dönersiniz, harp meydanına çıksanız nafile muhatabınız yoktur ortada.O yıkıp, yakıp hiç fark ettirmeden gidivermiştir kalleşçe.Ulaşacak ne gücünüz vardır artık ona, ne de aralık bir kapınız vardır onda.Yangınınızdır her an hüküm sürdüren sizde.Gözyaşları hükümsüzdür ya gönül yangınını söndürmede, akıtmak onları fayda getirmez yüreğinize.
Yüzüne tebbessüm kondurabilenler size göre en büyük mucizeyei gerçekleştirebilenlerdir çünkü siz o an tüm tebesssümlerden çok uzaktasınzıdır...
Zaman geçer O'na sığınırsınız bir kez daha tokat gibi çarpar yüzünüze en vefalı olanı fark etmek.Yüzünüzü O'na dönersiniz, sadece O'ndan istersiniz, iliklerinize kadar yangın söndürücünün ancak O olduğunu duyumsarsınız.Mahçupsunuzdur, vefasızlığınız boyun büktür size ama gene de bilirsiniz ki gidecek başka kapınız yoktur.O'dur tek dayanağınız.Ve elbette O'nun size cömertçe sunduğu dostlarınız yaralarınızı sarmada en büyük yardımcılarınızdır(İyi olup güzel işler yapmayı başardığım her andaki sevaplarım ne olur dostlarımın hanesine de yazılsın!).
...
Harp meydanından kaçana gelince hiç ummadığınız anda çıkarılır karşınıza.Zaferden iz yoktur artık onda.Yüzünüzün aydınlığı şaşırtır onu,
''Nasıl bu kadar iyi olabildin sen?''...
Dillendirirsiniz yaşadıkalrınızı, yangınınızı anlatırsınız, maruz kaldıklarınızı ;ama fark edersiniz ki karşınızdaki tüm duygularını bir tek duyguya değişmiştir.Tüm sözcükler ona çarpıp geri dönmeye mahkumdur artık.Ve o hayatın anlamını anlamaktan uzaktır .Hayret duygusunu yitirmiştir ve hayal uzaktır artık ona...
Karlar Kraliçesi masalını anlatırsınız duygularını geri vermek istersiniz ona ama o masalı anlamaktan bile uzaktır .Bir damla göz yaşı canlandırmıştı masalda yitirilen tüm duyguları ama o masalı imgesel anlatım olarak algılayabilecek kabiliyete mahkumdur sadece...
Uzaklaşır gidersiniz gördüklerinizin sizde oluşturduğu dehşetle. O günlerden kalma bir sızı kaplar benliğinizi.Anlarsınız ki acıtmak sizin için zafer değildir, karşı taraftan farklıdır çünkü yüreğiniz...
Aydınlat yüreğimi(zi), baş edebilme gücü ver yaşadıkalrım(ız)la ve geçmişin tek bir izi kalmasın üzerim(iz)de.
Gönderen almina zaman: Cumartesi, Kasım 03, 2007 16 yorum
Etiketler: ukde
Kelimelerin benden gizlendiği zamanlar vardır.İşte onlardan birini yaşıyorum şu anda.Bir bilseler ne kadar ihtiyacım olduğunu onlara.Nazan Bekiroğlu'nun kalp ve kelimelerle ilgili yazısı geliyor aklıma.Kalp sonsuz duyuşla yüklüdür ama kendini ifade için sınırlı olan kelimelre muhtaçtır...
Kalbimde bir hareket var, pek çok duygu aynı anda barınmakta şu anda onda.Hatta sanki duyumsadığım tüm duygular aynı anda uğramış ona.Her biri an an hissettiriyor kendini.Hızlı geçişler yaşıyorum, en zıt duyguları bir ana sığdırıyorum.Hüzünden neşeye, yeisten umuda geçiyorum.Ve kendime hayret ediyorum .
Duyguların şöleni var bugün benim kalbimde.Her biri kendi gösterisini ustaca sergilemekte.Kalbim duygularımın emrine amade, her birinin ziyaretini hakkıyla karşılamakta.Her duygu hafızamda ayrı bir kare geçişine sebep.
Her kare ayrı bir sevinç ya da hüzne gebe.Anneannemi özlediğimi duyumsuyorum gene.İyi ki vardı hayatımda diyorum, gözlerimi kapatıp tüm kalbimle rahmet diliyorum ona.
Çocukluk anılarım neşelendiriyor beni, yaptığım yaramazlıklar geliyor aklıma.O dönemlerdeki çocuktan geriye hala çok şey kaldığını fark ediyorum bende.
Rossi'yi hatırlıyorum, bana kazandırdıklarını (yazarım size bir ara).Rossi'den aldığım maile bakıyorum ve mutlu oluyorum...
Hüznü kendimden hiç uzak tutamadığım günler geliyor gözümün önüne hüznün ziyareti sırasında.Umud yetişiyorum imdadıma, şu andaki benin hafifliği geçmişin hüznünü alıp götürüyor.
Coşkunun belirmesiyle öğrencilerim beliriyor gözümde ve ne mi oluyor?Kocaman bir tebessüm oluşuyor dudaklarımda.Kalbim daha hızlı atıyor, heyecanlanıyorum, beynim bir sürü plan programa odaklanıyor hemen.
Vefa hissi dostlarımı hatırlatıyor.Vefa gösterenleri de göstermeyenleri de anımsıyorum.Ve O'nun bana bu konuda ne kadar cömert olduğunu fark ediyorum bir kez daha.Seviyorum onları, onlarla birlikte olduğum anları ve onların gönül zenginliklerini.
Bir duygu var ki varlığını hissettirmekte kararlı ben ise kelimelerin bu geceki vefasızlığından dolayı duyumsamamakta karalıyım onu.
Gönül koyma bana hiç.Anlatacak sözcükler bulamıyorum seni.Kime ne desem , nasıl doğru anlatsam.Seni mutlu etmek için ne yapsam.Senin bende olman ya da olmaman hangi hüküm iledir bir bilsem.
Sözüm olsun sana seni en derinimde duyumsadığımda sadece senin şölenine açılacak kalp kapılarım.Ve sözcükler nereye giderse gitsin o an yürek gücüyle dillendireceğim seni.
Gecenin hiç bir anını kaçırmak istem aslında.Her duygu da sergilesin kendi zenginliğini.Ve ben sabaha daha dingin ve kendini bilmeye bir adım daha yaklaşmış olarak başlıyayım.
Tüm bu duygu geçişleri arasında fark ediyorum ki kalbimin incinen yerleri sarılmış.Kalan ne mi olmuş?Hafif bir sızı...
Gönderen almina zaman: Perşembe, Ekim 25, 2007 2 yorum
Etiketler: buluş
Gönderen almina zaman: Pazar, Ekim 21, 2007 10 yorum
Etiketler: güncel