İçimdeki acıdan kaçmak için belki, belki de kendimden kaçmak için dün attım kendimi kapıdan dışarı.Uzun zaman olmuştu halamı ziyaret etmeyeli, çocuklara da gelme sözü vereli epey olmuştu.Hem sözümü yerine getirmek hem de aile büyüklerinden birinin şefkatine gereksinim duyduğum için atladım minibüse ve düştüm yola.
Çoocuklar hoplaya zıplaya indiler merdivenlerden boynuma atladılar, beni görmek şaşırtmıştı onları.Onlara bakınca zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anladım bir kez daha.Değişen çok şey vardı onlarda,oysa bende hiç gitmeyenler gene aynıydı, bu canımı yaktı ...
Halam da mutlu oldu beni görünce, ben duygulandım ona bakınca.Onda babamı, diğer halalarımı hatta babaannemi gördüm.Boynuna sarılıp bırakıvermek istedim içimdekileri...
Sohbete başladık hayat halam için de kolay değildi.Çocukları, torunları büyümüştü ama sıkıntılar devam ediyordu.Halam onlar için kaygılanıyordu.
Bir süre sonra halam yüzümdeki ifadeden hüznümü anladı.Nedenini sormasıyla gözyaşlarıma koyduğum setler yıkıldı, aktı aktı...Acımın tazeliğini koruduğunu anlattım ona, şaşırdı.Onu atamayışımı anlamlandıramadı.Taktikler verdi, kendi kendime yapmam gerekenleri anlattı.Geçecek göreceksin dedi.Her ''geçecek'' kelimesi içime anlık da olsa ferahlık verdi.Hayatı paylaşmak onu kolaylaştırır daha yaşanılır hale getirir dedi.Ve gözleri uzaklara daldı, eniştemi hatırladı;
''Enişten ve ben iyi bir hayat sürdük.Sıkıntılarımız olmadı değil başta, acemilikte ben hatalar yaptım ama sonra anladık birbirimizi.Aslında ben ona daha iyi davranabilirdim, keşke bazen sussaydım, daha çok ilgi gösterseydim ona.''
''Hala, eniştem ilk aşkın mı senin?''
''İlk onunla konuştum ben.O zaman cep telefonları, telefonlar yoktu şimdiki gibi.Biz mektup yazardık ya da küçük notlar gönderirdik birbirimize.Bayramlarda köy meydanında görüşürdük.Bir yıl böyle görüştük eniştenle sonra TÜRKİYE'YE GÖÇ meselesi oldu.Enişten haber göndermiş bana şu saatte şu yerde beklesin, pasaportunu ve doğum tarihini getirsin beraberinde demiş.Ben de gittim bekledim o gelmedi, sonra o gelmiş ben beklemedim diye kızmış.O gün ikimiz de birbirimize öfke duyduk.Ben sonra öğreniyorum ki enişteni şehre göndermişler işten ,o da gecikmiş.Bir yıl boyunca görmezden geldik birbirimizi, tanımıyormuş gibi davrandık.''
''Eeee hala, sonra nasıl bir araya geldiniz?''
''Anlamadım ki bi ara ikimize de bi istek geldi.Konuştuk, eniştenin maddi gücü yoktu düğün yapamayız dedi.Ben de kabul ettim ve kaçarak evlendik.''
''Çok yol kattettiniz değil mi birlikte?''
''İlk evlendiğimde bana hep bu adam ailesine çok bağlı olmaz dediler ama enişten öyle bir bağlandı ki ailesine.Ben hiç o konuda endişe duymadım, çocuklarına sahip çıktı, eve baktı.İyi bir hayat sürdük biz.Şimdi geriye dönüp baktığımda keşke daha iyi davransaydım ona diyorum.Daha çok vakit ayırsaydım, daha az konuşsaydım.Ama insan o zaman anlayamıyor işte...''
Halam bunları söylerken eniştem geldi gözlerimin önüne.En çok Sema'ya takılırdı o ve bana şöyle derdi;
''Bu cıngıl kız var ya aynı senin halan.Bak hareketlerine, konuşmasına, bakışına aynı halan, süse merakı bile ondan bunun''.
Keşke diyorum ben de şimdi hayatta olsa eniştem ve görebilse görmeden edemediği torunları ne kadar büyüdü, halamın içinde ne ukdelere neden oldu,yıllar neleri getirdi o eve neleri götürdü...
Ve keşke ben de sıyrılsam içimdeki acıdan, yelken açsam yeni umutlara...