MUAMMA
Bir muammadır insan, kainatta olan tüm hadiselerin numunelerini kendinde barındıran antika bir sanattır.Binlerce duyguya gebedir insan.Umut ve yeisi, hüzün ve sevinci aynı dakikanın içinde barındırabilir o.Sabahları gözlerini açışı yeni olana taşır onu.Bir günü diğeri ile aynı değildir onun hiç.Geriye dönüşleri yoktur.
Onun ileriye bakmalıdır gözleri hep, takılıp kalmamalıdır geçmişe.Onu ne geçmişin sevinçleri gururlandrımalı ne de geçmişin tasası sarmalıdır
Onun her yeni günü kemale yol alıştır.İşte bundandır onun dünkü haline bugün gülebiliyor olması. Dünkü ben'le bugünkü ben'i bambaşka görebilmesi.
Kalp, insan içindeki en az kendi kadar muamma mahaldir.Her an arayışa mahkum, her an kırgınlık ve umuda açık sırça kapıdır.Samed ayinesi olan nokta onda gizlidir.Sahibini bulmadan arayış yazgısına nihayet koyamayacak olan aşk tutkunu.Geçici aşklarda konaklayan, kapılarını sonuna kadar açıp sonunda kemal ve cemalden uzakta konakladığını anlayıp feryadlarla boğuşan
canın candan koptuğu minicik mahaldir kalp.
İnsan antika bir sanattır kemale giden ve miadı kemal noktasına ulaştığı andır onun.
Her geçen gün bizi kemal noktamıza sürüklemekte.Hayırda kemal ya da şerde kemal varılacak son nokta. Kemale gidişlerde ne çok hırpalıyoruz kendimizi, üzüntü ve kederlerimizi ne çok çoğaltıyoruz.
Geçmişin tasasını bugün de diğer günlerde de tekrar tekrar yaşatıyoruz kendimize.
Oysa bizi bizden iyi bilen kaldıralı üzerimizden o derdi çok olmuştur.Kalbimizi hep yanlış yerlerde konaklatıyoruz.Hırpalıyoruz onu, onu asıl aradığı sevgiliden uzaklaştırıyoruz ve
ondaki sonsuz sevebilme yeteneğini sınırlı ve kusurlu olanlarda boğuyoruz.Sonunda üzülüyoruz, canımız parmak uçlarından çıkıp gidiverecek sanıyoruz ayrılık acısından.
Bize verilen lüksleri kullanmaktan aciz kalıyoruz.Yükümüzü bırakmayı bilmiyoruz, üzerimize düşeni yapıp gerisini O'na bırakmayı bilmiyoruz.
Yaşadığımız hayal kırıklıkları mı sebeptir ki buna...?
Ellerimizi göğe çevirip gelecek kaygısından kurtulamıyoruz.Rahmetine sığınıp hatalarımızı pişmanlıkla silemiyoruz, takılıp kalıyoruz acabalarımız keşkelerimiz gelecekle ilgili ümitvar dileklerimizden çoktur hep.
Ve tüm bu hırpalanmaların içinde kemal noktaya gidiyor olduğumuzu unutuyoruz.Olaylar karşısındaki tepkilerimiz, lükslerimizi ne kadar kullanabildiğimiz, kalbin arayışına ne ölçüde cevap verebildiğimiz bizim varış noktamızın belirleyicisidir oysa.
Farkında olalım, her geçen gün hayırda zirvelere çıkmak için bir fırsattır bize sunulan.O'nun nazarında nasıl olduğumuz önemli olan.Dönüp O'nun ölçüleriyle değerlendirelim kendimizi.Eksiklerimizi telafi edelim, hatalarımız pişmanlık sonrasında, ümide bıraksın yerini.Kalbimizdeki yaraları iyileştirelim, hiç terk etmeyecek olana layık olduğu sevgiyi verelim.Verelim ki haksızlık edip kaldıramayacağı kadar çok şey yüklemeyelim hata yapmaya yazgılı olanlara.
Miadımızı doldurduğumuzda O'nun ve de O'ndan olanların hoşnutluğu olsun üzerimizde...
7 yorum:
Yeniden burada olduğuna o kadar sevindim ki:) Hep bir umudun olsun arkadaşım...
Hoş geldin Zeyno :),
çok mutluyum burda gördüğüm için seni.Hepimizin hep bir umudu olur inş.
Sevgilerle
Evet şu kâinatta insan bir fihriste-i câmia olduğundan, insanın kalbi binler âlemin harita-i maneviyesi hükmündedir...
Murat;
Gözlerime inamadım görünce seni :), Çok sevindim.
Demek istediğimi bir cümleyele anlatmışsın, bence sen kesin bi blog açmalısın.
sevgili almina senin yazılarındaki umut a dair aşkın, EDGAR ALLEN POE' nun annabel lee 'sindeki aşka çok benziyor..orjinali aklımda kaldığıyla şöyleydi..it was many and many years ago,in a kingdom by the sea...( yıllar yıllar evveldi bir deniz ülkesinde..ila ahir..)çok romantik ve acıklı,okudukça ağlayın ağladıkça okuyun...
''It was many and many a year ag0,
In a kingdom by the sea,
That a maiden there lived whom you may know
By the name of ANNABEL LEE;
And this maiden she lived with no other thought
Than to love and be loved by me.''
Sevdiğim bir şiir.Sadece O'nu sevmek ve O'nun tarafından sevilmeyi istemek...
Yorum Gönder